BİR DUYGU Üzeyir
Lokman ÇAYCI
|
|
uzeyir.cayci@wanadoo.fr
|
Çocuklar bizim!
Bırakın siyaseti, insanca yaklaşın çocuklarımıza
Siyasetçiler bilimsel komisyonlar kurarak çözüm
aranmasının yollarını açma yerine, kişisel ve kendi
seviyelerince açıklamalar yaparak problemlerin
derinleşmesine sebep olmaktadırlar.
Kapalı kapılar ardında evlere, ekranlara, görüntülere
hapsedilen çocuklara olumsuzlar yükleyen filmler ve
psikolojik tahribat vasıtaları, kültür savaşları konusunda
en ufacık bir serzeniş, tepki, uyarı ya da tedbir
göremiyoruz.
İhmalleriniz ve kusurlarınız çocuklarımızı suç
işlemeye itiyor
Türk Milli Eğitim sisteminin partizanlıklarla,
umursamazlıklarla beslenmesinin semeresi kötü haberlerle
bizlere yansıyor. Böyle bir zamanda suçlu çocukların affı
konusunu gündeme getirmek ise başka bir gafleti yansıtıyor.
Ben 30 yıldır Avrupa’dayım. 20 yıldır da Fransa’da
yetişkinlere eğitim veren teknik bir okulda teknik eleman
olarak çalışıyorum. Bu çalışma süresi içinde bizim yanımızda
da epey staj yapanlar oldu. Bunlardan büyük bir kısmını
hapishanelerden gelen, topluma kazandırma amacıyla, son bir
aylığa kadar sürelerini ücretsiz çalışarak, meslek
öğretilmek üzere gönderilen gençler oluşturdu. Bir çoğunun
uyuşturucu, içki, sigara gibi alışkanlıkları olan, annesiz,
veya babasız, ya da ailelerinden kopmuş problemli gençler
olması bizim sorumluğumuzu artırıyordu. Bizden aldıkları
olumlu belgelerle de hapis hayatları sonlanıyordu. Bu
gençlerin davranış bozukluklarına, bize karşı kontrolsüz
davranışlarına karşı «haydi ananı al da git buradan...
Artistlik yapma ulan » gibi insanlık dışı tavırlara
girmiyorduk. Hangi tabiyetten olurlarsa olsunlar, hangi
şartlarda bulunurlarsa bulunsunlar, onları insan olarak
görmek, onları olumlu yöne götürmeye yetiyordu. Asık
suratlarıyla, hattâ ağlayarak bizim yanımıza gelenler, bir
şahsiyet, bir meslek sahibi olarak, neşeli bir şekilde
yanımızdan ayrılıyorlardı. Onlara hayatın olumsuzluklarını
değil güzelliklerini gösteriyor, kötü alışkanlıklardan
kurtulmanın getirilerini anlatıyorduk. Gerekirse diplomalı
bir eğitime yönlendirerek iş sahibi olmaları için aracılık
yapıyorduk. Yani bütün yönleriyle incelendiği zaman af, ilk
başta bilimsel, faydalı bir sunum değildir.
Devlet suç kaynaklarını kurutmalı önce. Tutuklamaları,
yargılamaları, suçlamaları iftiraları ve cezaları ortadan
kaldıracak uygulamalar başlatılmalı, önlemler alınmalıdır.
Hapishaneler, sokaklar, iş yerleri, kahvehaneler ve sokaklar
birer eğim yuvalarına dönüştürülmelidir.
Gerekirse suç işlenen bölgelere psikologlar, spor
öğretmenleri, antrönerler, spor salonları, kütüphaneler,
götürülmelidir... Sırf gençlerin çalışabilecekleri, onları
insan yerine koyacak yaklaşımlarla, küçük fabrikalar, iş
yerleri (toplu iğne, raptiye vb. üretecek küçük fabrikalar,
grafik büroları, sanat atölyeleri, eğitim kurumları)
açılmalıdır. Gerekirse sorunlu bölgelere100’er kişilik geniş
kapsamlı destek komiteleri gönderilmelidir.
AKP’li yöneticilerinin «bir yıl içinde bölge için ne
gibi çalışmalar yaptınız?» diye sorgulanmaları gerekir!
Milli Eğitim Bakanının
olaylardan birinin bir yıl önce gerçekleştiğini ve bunu
bildiklerini itiraf etmesi daha büyük sorunları, başka
problemleri yaşayacağımızın bir göstergesidir. Bir yıl
boyunca tedbir alınmadığı için bölgede meydana gelen diğer
olay AKP yöneticilerinin ve Milli Eğitim Bakanı’nın kusurlu
olduklarını işaret etmektedir.
Gerçekleri yok sayarak, olayları bilimsel olarak
irdelemeden, gelişmeleri geçiştirerek, çağın bizim
toplumumuza taşıdıklarını görmezlikten gelerek gelişigüzel
reçeteler sunmak ancak bize yeni yeni acıların, değişik
problemlerin kapılarını açacaktır.
Suçlu olan çocuklar değil, çocukları görevlerini
yapmayarak suç işlemeye sevkeden yöneticilerdir!
AKP ile ilgilenilmesi gereken bir çok hayatî
konunun, bir çok ciddi problemin boşlukta bırakıldığını
görüyoruz. Bunun sonucunda da gerçek teşhisi ortaya
koyamayacak ulu orta çıkışlar sergilenmektedir.
Siirt’te yaşanılan hadiselere verilmesi gereken ilk cevap
süratle Milli Eğitim Bakanının istifa etmesi olmalıydı.
Eğitimin dışında gezinenlerin ülkemizin kuzeyine, güneyine,
doğusuna ve batısına aynı yakınlığı sergilemeleri ya da
nerede bulunduklarını irdelemeleri gerekirdi.
Büyüklerin küçüklere, küçüklerin küçüklere, küçüklerin
büyüklere karşı işledikleri suçlara bakarak, bunların
yoğunluğunu, bölgeler arası farklılıklarını, suç
çeşitlerini, suç işlemeye sebep olan şartları ya da
etkileri resimlemek ve kıyaslamak gerekir.
Toplumumuz AKP gibi ABD güdümünde olan ve
insanlardan kopuk bir parti yönetimine hazır değildi
Vatandaşlarımızdan kendilerini eğitmelerini beklemek
asla düşünülemez. Devlet kendi güçlerini «insan» ya da
«hayvanlara» karşı acımasızlığa, insafsızlığa sevketmez,
biber gazıyla, tazyikli suyla vatandaşlarını cezalandırma
seviyesizliğine düşmez... Kabalıklar sevgiyi yok eder...
Merhametsizlikler nefreti artırır.
İktidar sahiplerinin üslûpları, icraatları bir şekilde
topluma, daha sonra da kendilerine yansır!
Her iktidar tarafından yaz boz tahtası gibi ele alınan
eğitim sistemi; siyasi seviyesizlikler, tecrübeyi, kariyeri,
istişareyi ve bilimsel kurumlaşmayı dışlayan
partizanlıklar çocuklarımızı etkileyen önemli konular
arasında yer almaktadır. Anayasa dışına çıkan iktidarlarla,
aileler içerisine taşınan işsizlik, yoksulluk, yönetim
boşluğu, partizanlık, gelecek için umutsuzluk ve psikolojik
baskılar çocuklarımıza olumsuzluk yüklemektedir.
Sokakların; görüntülü ya da yazılı unsurların etkileri,
bunalımları ve sorunları körüklemektedir.
Başbakanlık koltuğunda oturan şahıs, küçük bir
çocuğa «ister sever, ister döversin» dahi diyemiyor!
23
Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla kendi
makamına sembolik olarak oturtulan ilköğretim dördüncü sınıf
öğrencisi Elgin Koçubaba’ya
“Yetki artık senin. İster asarsın, ister kesersin. Her şey
sende..”şeklinde hitapta bulunan bir şahsın başbakanlık
koltuğunda oturması şiddetin devleti yönetmeye talip
olanlarca çocuklarımıza kadar nasıl yansıtıldığını
göstermektedir. Psikolojik etkileri hesap edilmemiş her söz,
her davranış, her karar ve her tavır sahiplerini belirler.
Bulundukları yeri, gayelerini, hedeflerini, projelerini ve
psikolojilerini açığa çıkarır... İç dünyalarını,
seviyelerini, karakterlerini, saplantılarını ele verir, yani
teşhir eder. Devleti, devlet adamlığını, yönetmeyi ve
yöneticiliği nasıl algıladıklarını ortaya koyar!
İşte bizim başımızda, 8 yıllık zamanımızı öldüren
insanların ruh portresi bu! Bizlere olumsuzlukları yaşatan,
ülkemiz için en ufak bir hizmet getirmeyen anayasa dışı özel
mahkemeler kurdurarak Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri
mensuplarını ve vatanseverleri yargılatan bir şahsiyetin
iç resmi!
Toplumu düşünmeyen, çocukları eğitmeyen, gereksiz ve
zamansız işlerle uğraşan, ülkenin zenginliklerini, iş
alanlarını satan ya da kurutan, millete, eşit ve adil hizmet
götürmeyen, kendi kişisel zenginliklerine devlet
imkânlarıyla zenginlik katan iktidar mensupları mutlaka
sorgulanmalıdır.
Görülüyor ki devlete, millete, kahraman Türk Silahlı
Kuvvetleri mensupları değil görevlerini yapmayarak,
anayasayı ve yasaları ihlâl ederek, çocuklarımızla
ilgilenmeyerek, partizanlık yaparak AKP’li yöneticiler
zararlı olmaktadırlar. Yani yargılanmaları gerekenler AKP’li
yöneticilerdir.
Ankara, 25.04.2010
http://www.kerkukfeneri.com/cocuklar-bizim-uzeyir-lokman-cayci/
http://www.mirhaber.com/haber.php?haber_id=33207
http://www.onurluhamle.com/
http://www.urfahabermerkezi.com/author_article_detail.php?article_id=875
http://www.borhaber.net/Makale.asp?id=80
Selam
ve sevgilerimle.
SAYFA
BASI
Yazarın
diğer
yazıları:
Çocuklar
bizim!
Bu
adam senin baban
Yaz
Kardeşim
ÖĞENDİRE
İçimizdeki
Dünya
Hırsız
Bedava
Unutmayın
ki dünya sizin gördüğünüz gibi değil
Şehirlerleşme
ve etkinleşmeler
Siz
benim geride bıraktığım yollardasınız
Yağmurdan
faydalanma yerine zararlarına seyirci kalınıyor
Şehirleşme
Yolcular
Biber
yiyen acısına da katlanır
Vah
be sizi de satın
aldılar!
Sana
" Bir Gecede Kal" Demem
İhanet
Kapıları
Siyah
Çelişkiler
Demokrasi
Çarkı
Hayata
Bakış
Dilde
Bozulmalar ve Kültür Yozlaşması
Gölgeler
Utanmazlar
Nasırlı
Eller
Hamamlar
Referandum
ve halkın ortaya çıkan tepkisi
HANGA
HUNGA
Dar
Kapı
Suçlar
vadisi
Sözlerimden
duman çıkıyor
Sen
ne biçim insansın?
Yorgun
değiliz biz türküler varken...
Gurbet
ve Tutkular
İçinizdeki
şehir
Küçüktüm
küçücüktüm
Yan
Kesit
Çağın
üzerindeki karanlıklar
Arayış
Hazır
mısınız çocuklar?
Varoluş
üçgeni
Öğretmenim
Acılar
karla kaplanırken
Savaş
Dansları
Karanlığa
savaşla yazılanlar
Gurbet
Çiçekleri
Çöpçü
kardeş
Kapar
kapılarını dostlarına
Ne
zaman başımı kaldırsam
İnsanları
tanımak istiyorum
Üzerimize
ağları ördüler
Yargılanışım
SAYFA
BASI
|